İnsanın kendini ifade etme biçimi, benliğini bulma çabasıdır aşk. Sevmek ya da âşık olmak canlılar dünyasında sadece insana özgü olan bir duygudur. Attila İlhan’ın şiirlerine baktığımızda da aşkın onun hayatında büyük bir önem taşıdığını görürüz. Şiirlerinde gerçek aşkların yanında hayali ve imkânsız aşklarda yer alır. Yaşadığı bu imkânsız aşkların sebebi hayatta yaşadığı zorluklardan, maddi imkânsızlıklardan ya da sınıfsal farklılıklardan kaynaklanmaktadır. O zaten gerçek aşkın imkânsız olduğuna inandığını söyler; “Eğer bir aşk normal sürecini yaşar ve gelişirse aşklıktan çıkar” (Eliuz 2).
Attila İlhan “Sen Beyaz Bir Kadınsın” şiirinde yaşadığı imkânsız aşkı şu dizelerde anlatmıştır:
“sen beyaz bir kadınsın
uzaktaki
gözlerin aklımdan çıkmıyor
sen beyaz bir kadınsın karanlıkları dinleyen
uzaktaki
sarmaşıkları duyuyor musun rüzgârda
yorgun başını üşümüş yastığına koyuyor musun
uyuyor musun” (İlhan 86).
Şair, sevgilisini kendisinden çok uzakta görmüş ve onu erişilmez biri olarak tasvir etmiştir. Birbirlerine kavuşma olanaklarının olmadığını anlatmaya çalışmış, aklına gelen ama cevabını bilmediği soruları sormuştur. İlhan, yaşadığı yalnızlıktan kurtulmak için bazı şiirlerinde de hayalinde canlandırdığı kadınlara duyduğu aşkını anlatmıştır. Böyle zamanları “insan rastgele bir kadın hayalinden hareket ederek zehrini alacak bir sevgili gereksinir” (İlhan 150) şeklinde açıklamıştır. “Belma Sebil” adlı şiir de bu durumu anlatır:
“seni ben kallavi sokağı'nda gördüm
sen beni görmedin görmedin
kapıları çaldım adını sordum
söylemediler öğrenemedim
seni ben kallavi sokağı'nda gördüm
bir daha görmedim bilmedim
belma sebil adını yakıştırdım
aklıma geldikçe her sefer
gözlerinin mavisini bitirdim
saçlarının siyahına başladım” (İlhan 87).
sen beni görmedin görmedin
kapıları çaldım adını sordum
söylemediler öğrenemedim
seni ben kallavi sokağı'nda gördüm
bir daha görmedim bilmedim
belma sebil adını yakıştırdım
aklıma geldikçe her sefer
gözlerinin mavisini bitirdim
saçlarının siyahına başladım” (İlhan 87).
Şair, burada hayâlı bir aşkın yanı sıra sevdiği kızın ismini öğrenememesi, bir daha görememesi ile de yaşadığı aşkın imkânsızlığını da anlatır. Ayrıca, hayalindeki sevdiği kızı ulaşılamaz biri olarak tasvir etmiş ve ona “belma sebil” adını koymuştur. “Ben sana mecburum” adlı şiirinde de aşkının ne kadar büyük olduğunu, sevdiği kızdan ayrılmasının imkânsız olduğunu anlatır:
“ben sana mecburum bilemezsin
adını mıh gibi aklımda tutuyorum
büyüdükçe büyüyor gözlerin
ben sana mecburum bilemezsin
içimi seninle ısıtıyorum” (İlhan 91).
adını mıh gibi aklımda tutuyorum
büyüdükçe büyüyor gözlerin
ben sana mecburum bilemezsin
içimi seninle ısıtıyorum” (İlhan 91).
Bu dizelerde şair tasavvufta kastedilen aşkı, gerçek hayattakiyle özdeşleştirmiştir. Tasavvufta yaratıcıya karşı olan mecburiyet, şair tarafından sevdiği kıza karşı olarak kullanılmıştır. Sevdiği kızın ismini aklına kazıdığını ve onu unutmasının mümkün olmadığını anlatır. Ona tekrar kavuşma umuduyla içini ısıttığından bahseder. Bu şiir de şair aşkı büyük, vazgeçilmez bir tutku olarak tasvir etmiştir.
Sonuç olarak Attila İlhan şiirlerinde gerçek ve hayâlı olmak üzere iki türlü aşka yer vermiştir. Kimi zaman yaşadığı kimi zaman da hayalinde canlandırdığı kadınlara duyduğu aşkı anlatmıştır. Bu aşkların beklendiği gibi mutluğa değil hüzünle, yalnızlıkla ve hayal kırıklığıyla sonuçlandığını anlatır.
KAYNAKÇA
Eliuz, Ülkü. “Attila İlhan’ın Şiirlerinde Postmodernist Söylemin İki Yüzü”. Sosyal Bilimler Dergisi 1. 1-29
İlhan, Attila. Ben Sana Mecburum. Türkiye İş Bankası Yayınları, 2013.
Mustafa Enes Şahin
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder